Atatürk’ün sesinden Cumhuriyet öncesi kayıtlara “Uçurum kenarında yıkık bir ülke, türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar, yıllarca süren savaş” ifadeleri ile geçmişti. Bu toprakları vatan kılmak için gösterilen çaba, özveri ve fedakarlıklar bir asırdır unutulmadı, bundan sonra da unutulmayacaktır. 18 Mart 1915’te tüm dünyaya vatanın ne olduğu gösterilirken hasta adam gözüyle bakılan Osmanlı Devletinin ve Türk milletinin biz bitti demeden bitmeyeceğini millet olarak tüm dünyaya haykırdık. Artık dünyaya yeni şeyler söylemek gerekiyordu. 19 Mayıs 1919’da onunla Samsun’a çıktık, tüm Anadolu’yu karış karış gezdik.
23 Nisan 1920’de Ulu Önder’in ağzından dökülen “Yüce milletimizin değerli vekillerini saygı ve sevgi ile selamlarım” cümlesi ile ilk meclisimizi açtık. 19 Ekim 1923’te Cumhuriyetimizi ilan ettik. Bu tarihten itibaren tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti varlık göstermeye başlamıştır. Atatürk, Samsun’a ayak basar basmaz yapılacak mücadelenin meşalesini yakmıştı. İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da pek çok yerde bu meşale yenilerini yakarak tüm yurdu aydınlatmaya başladı. Gideceği güzergahta Ankara yoktu. Çünkü Ankara meclisin açılışı ve ardından gelen Cumhuriyetin ilanı ile varlığa kavuştu. O nedenle Cumhuriyet Bayramları’nda Ankara’nın coşkusu bir başkadır. Başkentten yayılan coşku ülkeye yayılarak sınırları aşar.
Yeni dünya düzeni kurulurken elbette bizim de söyleyeceklerimiz vardı. Ya istiklal ya ölüm. İstiklal ve istikbal uğruna elimizden fazlasını taşın altına koyduk. Ülkemize olan sevdamız ve bağlılığımız bu topraklarda yine bu ülke için üretim yapmada en önemli motivasyon kaynağımız. Bu motivasyon ile ulus olarak ülkemizi geleceğe taşımaya kararlıyız. Muasır medeniyetler seviyesine ve ötesine ancak eğitim, üretim ve istihdama önem vererek ulaşılabileceğinin bilinci ile hareket ettik ve edeceğiz. Bizler Türk milleti olarak Atatürk’ün bizlere hediyesini kalbimizde hep gururla taşıdık ve taşıyacağız.
Suno Medikal olarak Cumhuriyetin 95. yıldönümünü gururla kutluyoruz.